Eğer üyeliğiniz yoksa ve yazıyı görüntüleyemiyorsanız bu linki kullanarak yazıyı okuyabilirsiniz.
Çok oldu yazmayalı, anlatacak bir şeyim olmadığından değil aslında bu, hayatın yoğunluğundan. Bunun ardına da sığınmamak lazım aslında, hayat her zaman yoğun olacaktır, doğasında var bu. O yoğunluğun içinde kendine vakit bulabilirse yaşar insan. Yoksa hayat mekanizmasının içinde dönen dişli çarklardan biri olur sadece.
Kendine vakit ayırmak da ne zor şey aslında. İnsanın kendini dinleyecek vakti yok son yüzyıldır. O kadar çok ses var ki, artık kendi sesimizi duyamıyoruz. Bunun da farkında değiliz, büyük bir ihtimalle. Son nefesi vermenin zamanı geldiğinde, başından beri elimizde olan onca zamana şaşıracağız. Ama bu farkındalık için çok geç olacak.
Söz nasıl buraya geldi? Neden bahsetiyorduk biz, hayatın yoğunluğundan…
Anlatacak bir hazırlığım yok elimde, kitaplar, filmler, deneyimler… Sanki bu sıralar yaşadığım her şey benden başka bir evrende oluyormuş gibi, içinde değilim sanki hayatın, köşesinden izliyorum.
Vardır bunun da bir sebebi…
Bu da böyle ortaya karışık bir iç dökme yazısı olsun. Belki sizin de kafanız karışıktır. Duygularınız..
Sağlıcakla kalın efendim, varsa paylaşacak bir şeyleriniz memnuniyetle okurum…